03 Eylül 2010
Sayı: SİKB 2010/36

 Kızıl Bayrak'tan
Referandum sonrası yeni dönem…
Referandum aldatmacası sona erdi, sınıf mücadelesi sürüyor!
Baskı ve tehditlere rağmen Kürdistan’da boykot kazandı
HPG gerillalarının katledilmesi protesto edildi.
Anadilde eğitim için
kampanya
Şerzan Kurt cinayetinde
polisten sahte tutanak
KPSS rezaletinin
faturası emekçiye kesildi!
UPS direnişinin kazanması için
UPS direnişi dayarnışma ile büyüyor...
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tuzla’da umutları dirilten direniş: BETESAN
Zorlu mücadele süreci ve görevler
MİB’den MESS önünde
TİS eylemi!
İş kazaları ve
cinayetleri durmuyor
Kapitalizm geleceksizlik üretiyor
Filistin-İsrail temsilcileri doğrudan görüşmelere başladı
Fransa’da işçi ve emekçiler ayakta.
Foxconn patronu konuştu:İnsan öğüten fabrikalarda “insan sevgisi”!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
Köln’de 12 Eylül sempozyumu ve
Yılmaz Güney anması
Kadın sözkonusu olunca sermaye devleti 3 maymunu oynuyor
Referandum sonuçları
üzerine…-M. Can Yüce
Tutsak BDSP’lilerden mektup.
Tekirdağ F Tipi’nde
hak ihlalleri sürüyor
Allianoi: Bir varmış, bir yokmuş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan...

Gerici iktidar mücadelesinin sahnesi olan referandum perdesi kapandı. Bu süreç boyunca yalanlar havada uçuşurken kazanmak uğruna her türlü dalavere çevrildi. Düzen güçleri bu bakımdan tüm yeteneklerini sergilediler. Böylelikle toplumsal-siyasal yaşama büyük ölçüde hakim oldular.
İşsizlik, açlık, yoksulluk ve sefaletle yüz yüze olan milyonlar, bu gerici kavgaya taraf edilip sersemletildi. Ancak referandum sona erince kendi acımasız gerçekleriyle başbaşa bırakıldılar.
Hala da ülkede kapitalistlerin sömürü ve yağma özgürlüğünden daha büyük bir özgürlük yok. Anayasa değişikliği bu özgürlüğe zerrece dokunmuyor. Aksine pekiştiriyor.
Bu nedenle referandum gürültüsü altında sınıf mücadelesi hızından hiçbir şey kaybetmedi. Referandumdan sonra da devam ediyor. İşte birçok yerde işçiler, hakları uğruna mücadeleyi sürdürüyorlar. Birçok fabrika ve işyerinin önünde direnişlere, hergün yenileri ekleniyor.
Devletin kolluk güçleri ise her durumda cop ve bombayla sokakları doldurmaya devam ediyor. Daha referandumun yalanları tazeliğini koruyorken aralıksız baskı, gözaltı ve tutuklama haberi geliyordu. Tayyip Erdoğan'ın itiraf ettiği gibi, sermaye iktidarının demokrasisi daha modern(!) zindanlar, her sokağa kurulmuş gözetleme kuleleri, profesyonel cinayet şebekeleri demektir!
Bu tabloda, işçi veemekçilerin, Kürt emekçi halkının önünde tek gerçek seçeneğin kurulu düzene ve sınıf iktidarına karşı mücadele etmek olduğu daha net biçimde görülüyor. Bunun için ilerici ve devrimci güçlerin önündeki en temel gündem, sınıf mücadelesini yükseltmek, bu alanda birikmiş ağır görevlerin altına büyük bir enerjiyle girmektir.

***

Önümüzdeki günlerde Ulucanlar katliamının 11. yıldönümünü karşılayacağız. Başkentin göbeğinde, devletin zirvelerinde planlanıp hayata geçirilen bu devrimci katliamının sorumluları elleri kolları serbest dolaşıyor. Bu düzenin yargısı kararı veren gerçek sorumlulara hiç dokunmadı. Katliamda kullanılan katil sürüsünü de göstermelik bir yargılamadan sonra beraat ettirdi. Yani ne 12 Eylül darbeci generallerden ibaret, ne de 12 Eylül rejimi geçmişte kalmış bir anıdır. 12 Eylül düzeni ve politikaları sermaye devletinin ve tüm düzen gericiliğinin mayasında vardır. Bu düzen ve devlet sivili ve askeriyle bir kan deryasının içinde yüzmektedir.
Ulucanlar katliamının yıldönümünde, bu vahşi katliam karşısında destansı bir direniş sergileyen devrimcilerin mücadele ruhunu kuşanmalı, katliamcılardan hesap sormalıyız.